Bu makalenin yayın hakları https://www.sevgiforum.com/ sitesine aittir.
...benim zamanımda, babamızın yanında...
İletişim nedir, nerede başlar, nasıl bir süreçten geçer, nelerden etkilenir? Sevgili okurlar, bütün bu soruların her biri ele alındığında açılımı geniş birer konu oluştururlar ve kişiden kişiye birbirinden farklı tanımlamalar içerirler. Fakat net olan bir şey vardır ki, iletişim en az iki insan arasında gerçekleşir ve tarafların birbirlerinin farkındalığı temeline dayanır.
Sağlıklı temellere dayalı bir iletişim modeli sınava hazırlanan anne-babanın en güçlü kozudur. Başarı ya da başarısızlık, bu modelin kurgulanma biçiminden dolaylı değil direk olarak etkilenir.
Öğrencilerle yaptığım mini sohbetlerde, aileleriyle olan iletişimlerinin ne türden olduğunu kurdukları ara cümlelerden elde etmeye çalışırdım. Bana genelde, anne-babalarının mimik ve vücut hareketlerini taklit ederek “Benim zamanımda babamızın yanında ağzımızı mı açabilirdik” ya da “Nerede şimdiki imkanlar, biz bütün elbiseleri üç kardeş sırayla giymek zorunda kaldık” ya da “Ben sınıfın en çalışkanıydım, bütün mahalle beni parmağıyla işaret ederdi” dediklerini aktarırlardı.
Bu tür aktarımlarla öğrencilerin ifade etmek istediği asıl şikayet konusu şuydu; “büyüklerimiz bizi anlayamıyorlar”. Yani siz anne-babaya şu suçlamayı yöneltiyorlar; “anneciğim, babacığım, sizler her şeyi kendi döneminizdeki gibi görüyor ve algılıyorsunuz; oysaki o dönemler geçeli yıllar olmuş. Artık benim dönemim başladı ve siz bunu anlamakta zorluk çekiyorsunuz. Ben kendime güveniyorum ama siz bana güvenmiyorsunuz, beni anlayın ve bu durumu kabul edin artık”
Çocuğunun bu tür serzenişlerine muhatap olup onu şikayet için bana gelen bir veliyle karşılaştığımda aklıma hep şu soru gelir: Çocuk olmak, genç olmak nedir ve siz hiç bunları tatmadınız mı?
Sevgili veliler, iletişim için gelin ilk adımı atalım, geçmişe hani o hataların ve yaramazlıkların, yer yer bıçkınlıkların ve isyan edişlerin olduğu o deli çağlara dönelim –boşuna dememişler “delikanlı” diye, kan o çağda aklıselim aksaydı ifade de farklı olurdu herhalde-.
büyümek = geçmişi unutmak.
İletişimi zora sokan hataların belki de en ciddisi üstte gördüğünüz eşitlemeden kaynaklanmaktadır. Anne-baba, gençlik çağlarında yaptığı hataları unutur ve hata yapmayan bir çocuk beklentisiyle çırpınır dururlar. “ben sana dememiş miydim” demek ebeveyni tatmin eden en güçlü cümledir. Halbuki; gençliğinde kendi anne-babası benzer davranışları yüzünden onu engellediği ya da cezalandırdığı zaman onları suçlayan da yine bu ebeveynlerdir.

...benim zamanımda, babamızın yanında...
İletişim nedir, nerede başlar, nasıl bir süreçten geçer, nelerden etkilenir? Sevgili okurlar, bütün bu soruların her biri ele alındığında açılımı geniş birer konu oluştururlar ve kişiden kişiye birbirinden farklı tanımlamalar içerirler. Fakat net olan bir şey vardır ki, iletişim en az iki insan arasında gerçekleşir ve tarafların birbirlerinin farkındalığı temeline dayanır.
Sağlıklı temellere dayalı bir iletişim modeli sınava hazırlanan anne-babanın en güçlü kozudur. Başarı ya da başarısızlık, bu modelin kurgulanma biçiminden dolaylı değil direk olarak etkilenir.
Öğrencilerle yaptığım mini sohbetlerde, aileleriyle olan iletişimlerinin ne türden olduğunu kurdukları ara cümlelerden elde etmeye çalışırdım. Bana genelde, anne-babalarının mimik ve vücut hareketlerini taklit ederek “Benim zamanımda babamızın yanında ağzımızı mı açabilirdik” ya da “Nerede şimdiki imkanlar, biz bütün elbiseleri üç kardeş sırayla giymek zorunda kaldık” ya da “Ben sınıfın en çalışkanıydım, bütün mahalle beni parmağıyla işaret ederdi” dediklerini aktarırlardı.
Bu tür aktarımlarla öğrencilerin ifade etmek istediği asıl şikayet konusu şuydu; “büyüklerimiz bizi anlayamıyorlar”. Yani siz anne-babaya şu suçlamayı yöneltiyorlar; “anneciğim, babacığım, sizler her şeyi kendi döneminizdeki gibi görüyor ve algılıyorsunuz; oysaki o dönemler geçeli yıllar olmuş. Artık benim dönemim başladı ve siz bunu anlamakta zorluk çekiyorsunuz. Ben kendime güveniyorum ama siz bana güvenmiyorsunuz, beni anlayın ve bu durumu kabul edin artık”
Çocuğunun bu tür serzenişlerine muhatap olup onu şikayet için bana gelen bir veliyle karşılaştığımda aklıma hep şu soru gelir: Çocuk olmak, genç olmak nedir ve siz hiç bunları tatmadınız mı?
Sevgili veliler, iletişim için gelin ilk adımı atalım, geçmişe hani o hataların ve yaramazlıkların, yer yer bıçkınlıkların ve isyan edişlerin olduğu o deli çağlara dönelim –boşuna dememişler “delikanlı” diye, kan o çağda aklıselim aksaydı ifade de farklı olurdu herhalde-.
büyümek = geçmişi unutmak.
İletişimi zora sokan hataların belki de en ciddisi üstte gördüğünüz eşitlemeden kaynaklanmaktadır. Anne-baba, gençlik çağlarında yaptığı hataları unutur ve hata yapmayan bir çocuk beklentisiyle çırpınır dururlar. “ben sana dememiş miydim” demek ebeveyni tatmin eden en güçlü cümledir. Halbuki; gençliğinde kendi anne-babası benzer davranışları yüzünden onu engellediği ya da cezalandırdığı zaman onları suçlayan da yine bu ebeveynlerdir.